The post MAVİ IŞIĞIN CİLDE ZARARLARI appeared first on Lotus Dermatoloji.
]]>Mavi ışık en basit tabiriyle; bilgisayarlarda, telefon ve tabletlerde bulunan bir ışıktır. Enerji düzeyi çok yüksek olan bu ışık birçok insan için olağanüstü zararlara yol açabilir. Güneş ışınlarının aksine yapay olarak elde edilen bu ışık türü mavi ışığın kötü diye tabir edilen türüdür. Teknolojik cihazlarda bulunan ve korunması çok mühim ve elzem olan mavi ışık için gerekli önlemleri almazsak cildimizde de önemli değişikliklerin olduğunu fark edebiliriz.
Bilimsel olarak beynin uyku hormonu yani melatonin salgılamasını önleyen yapay mavi ışık birçok insan üzerinde olumsuz reaksiyonlara sebep oluyor. Hem cildimiz hem de sağlığımız için mavi ışığın oluşturabileceği problemlere gelin birlikte göz atalım.
Doğal ışık kaynağı sadece fiziksel sağlığımızı ve cildimizi etkileyen bir durum değildir. Aynı zamanda ruh sağlığımızı da etkileyen bir durumdur. Hem fiziksel sağlığımız hem de mental dinginliğimiz için yeterli ve sağlıklı ışık kaynaklarından yararlanmalıyız. Güneş ise dünyamızın doğal enerji ve ışık kaynağıdır. Daha somut düşünecek olursak havanın kapalı olduğu günlerde kendinizi çok daha halsiz ve yorgun hissettiğiniz ya da daha depresif geçirdiğiniz zamanlarınız oldu mu? Ya da çoğu insan neden ışık yoğunluğunun yüksek olduğu bahar ve yaz aylarını daha çok sever? İşte bu sürecin en büyük faktörü güneş ışınlarını alan vücudumuz ve cildimizdir.
Peki en büyük etkilerini tüm hayatımızda hissettiren doğal ışık, yapay ışık kaynaklarına yerini bırakırsa ne olur? Dünyada bu konu ile alakalı olan birçok araştırmaya rastlayabiliriz. Yapay ışığın ve özellikle teknolojik cihazların yaydığı mavi ışığın, yapılan birçok araştırma sonucunda insanların hem sosyal ilişkilerini hem de sağlık durumunu etkilediği ortaya konulmuştur. Bu hafta mavi ışığın cildimize verdiği zararlara ve korunma yollarına bir bakalım istedik.
Mavi ışığın zararları arasında yukarıda bahsettiğimiz gibi sadece melatonin salgılaması değil, birçok farklı sonuç bulunur. Bunları incelemek istersek;
Mavi ışığın kaçınılmaz etkilerinden korunmak için öncelikle bir an önce harekete geçmemiz gerekir. Normal süreçte 8-10 saat kadar uzun bir zaman dilimini karşısında harcadığımız bilgisayarlar, elimizden düşürmediğimiz cep telefonları pandemi süreci ile birlikte çok daha uzun saatler almaya başladı.
Botoks, dolgu, mezoterapi, PRP, leke tedavisi ve daha birçok uygulama için Lotus Dermatoloji’nin uzman doktorları ile dilediğiniz zaman iletişime geçebilirsiniz.
The post MAVİ IŞIĞIN CİLDE ZARARLARI appeared first on Lotus Dermatoloji.
]]>The post CİLDİMİZ YETERLİ NEME SAHİP OLMALI appeared first on Lotus Dermatoloji.
]]>Peki, cildin nemini kazanması ne demektir?
İnsan vücudundaki suyun %20’sini cilt barındırır. Cildin nemli olması demek cilt katmanları arasındaki en üstte bulunan tabakanın nemli olması demektir. Bahsedilen bu tabakanın %10 ila %15 arasında nem barındırması, nemli bir cilde sahip olunması anlamına gelir.
Cildimizin en üstteki tabakası dış faktörlerin ik karşılaştığı tabakadır. Bir nevi bakım ve onarım tabakası olarak da adlandırılabilir. Bu tabakadaki su miktarı %10 altına düşerse cildin nemini kaybettiğini söyleyebiliriz.
Sağlıklı bir ciltten bahsederken doğru uygulamalar ve doğru bakım ürünleri ile temizlenmiş ve nem kazandırılmış bir ciltten bahsedebiliriz. Doğru uygulamalarla nemlendirilmiş bir cilt;
Cildimiz 3 ana tabakadan oluşur. Bu tabakalar epidermis, dermis ve cilt altı dokusu olarak adlandırılır. Cildin nemi sağlamak için tuttuğu su dermis tabakasının derinliklerinde bulunur. Epidermis tabakasının yani cildin en üstteki tabakasının nemlendirilmesi ise dinamik ve statik su ile olur. Cildin nem dengesini sağlayan doğal mekanizması bu iki su akışı arasındaki dengenin sağlanması demektir.
Bu süreçte etkili olan 3 ana maddeden söz edilebilir. NMF olarak kısaltılan doğal nemlendirici faktörler, cildin en üst tabakasındaki lipitler ve aquaporinler.
Cildin doğal yenileme döngüsünde cildimizin nem dengesini korumasını ve epidermisteki suyun kalıcılığını sağlaması için en çok bilinen nmf’ler üre ve laktik asittir. Kozmetik sektöründe bilinen nmf’ler ise gliserin ve ksilitoldur.
Gergin, pürüzlü, tahriş olmuş, pullanmış, çatlaklar oluşmuş bir cildi tersine çevirebilmek için cildin korunmasını sağlamalı ve uzmanlarımız tarafından kişiye özgü tedavi programını edinmelisiniz.
Cildin kuru ya da nemsiz olduğunu doğru teşhis etmek, doğru bakım ürünleri ile uygulama sağlamak ve cilde gerekli olan özeni uzman eller aracılığı ile sağlamak isterseniz Lotus Dermatoloji olarak sizleri ağırlamak isteriz.
Özellikle içerisinde bulunduğumuz kış ayları için doğru bilinen yanlışları önlemek ve en doğru tavsiyeleri almak için kendinizi uzman ellere bırakabilirsiniz.
The post CİLDİMİZ YETERLİ NEME SAHİP OLMALI appeared first on Lotus Dermatoloji.
]]>The post STRES VE CİLDİMİZE ETKİLERİ appeared first on Lotus Dermatoloji.
]]>Psikolojik hastalıklardan biri olan ve çok yıpratıcı bir süreç olan endişe, korku, stres gibi kavramlar her ne kadar soyut kavramlar gibi görünse de hayatımızda bıraktıkları izler somut bir hal alabilir. Bu somut problemlerin belirtilerini cildimiz üzerinde de görebiliriz. Uzun vadede etkisini gösteren etkiler kadar kısa vadede kendisini gösteren etkilerin de olduğunu bilerek, bu sorunlardan korunmak için önlemler alabiliriz.
Stresin neden olduğu psikolojik süreçlerin depresyon gibi daha büyük ve yoğun korkular içeren süreçlere dönüşmesi ile de vücudumuzun her alanında etkisini hissedebileceğimiz sağlık problemleri ile karşılaşabiliriz.
Depresyondaki birçok insan sağlık kontrollerinde somut sorunlarla karşılaşmanın en büyük etkilerini yaşadıkları sıkıntılarda bulur. Aynı şekilde yoğun depresif duygular içeren süreçlerde kişilerin vücudunda çeşitli acı ve ağrılar da hissettiğini duyarız. Bunların anlık belirtiler olduğunu bilmeli ve vücudumuzun diğer parçalarında da anlık ya da kronik hasarlar bırakabileceğini göz önünde bulundurmalıyız.
Peki stresin en çabuk ve belirgin belirtilerini gördüğümüz cildimizde ne gibi değişiklikler görür ve bu sebeple oluşan cilt problemleri için neler yapabiliriz?
Kişinin yaşadığı stres sürecinin etkilerinin incelenmesi fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal alanlarda kişinin incelenmesini gerektirir.
Stresin neden olduğu fiziksel belirtilerin arasında bulunan cilt problemleri de zannedilenden daha büyük problemlere yol açabilir. Bu nedenle bu durumun farkına varmalı ve gerekli zihinsel ve fiziksel önlemleri almalıyız.
Yoğun stres altında kalan bireylerde ya da kronik olarak stres yaşayan bireylerde meydana gelen hastalıkları şöyle sıralayabiliriz:
Kalp rahatsızlıklarından sindirim sistemi problemlerine kadar birçok hastalığa davetiye çıkaran stresin cildimiz üzerinde bıraktığı rahatsızlıklar ise şöyle:
Mental bir problem olarak görülen stresin etkilerinden kurtulabilmek için öncelikle kişisel olarak bu süreçten çıkma isteğine sahip olmalıyız. Bu sürecin tedavisini istedikten sonra izlenebilecek olan adımları ise şöyle sıralayabiliriz:
Zihinsel olarak öncelikle kendimizi bu durumdan kurtarmaya çalışarak bu sürecin bir an önce sonlanmasını sağlamalıyız. Aynı zamanda farketmediğimiz sağlık sorunları için en kısa zamanda check-up yaptırmalı ihmal ettiğimiz sağlığımız için tıbbi çözümler de aramalıyız.
Cildimizde beliren problemler için de öncelikle bir dermatolog yardımıyla bu sürecin seyrini belirlemeli ve bireysel olarak hazırlanan cilt bakım seanslarına katılım göstermeliyiz.
Lotus Dermatoloji olarak bu sürecin cildimize bıraktığı etkileri en hızlı ve etkili yöntemlerle çözebilmek için kişisel programlarla tedavi programlarımızı yürütebiliriz.
The post STRES VE CİLDİMİZE ETKİLERİ appeared first on Lotus Dermatoloji.
]]>The post MASKE KULLANIMININ CİLDİMİZE ETKİLERİ appeared first on Lotus Dermatoloji.
]]>Solunum yolu ile bulaştığı tespit edilen Covid-19 salgını için hem bireysel korunma hem de çevremizdeki insanların korunması adına kullanılması elzem materyallerden biri olan maske kullanımı ise birçok insan için bir an önce son bulması gereken bir süreç olarak karşımıza çıktı.
Maske kullanımı sırasında hava almayan yüz bölgesi de bazı belirtilerle birlikte kendisini göstermeye başladı.
Sadece hayatımız için başka bir yön değil aynı zamanda yepyeni bir düzen ve alışkanlıklar da beraberinde getiren bu sürecin cildimize bıraktığı izler de oldukça ciddi boyutlara ulaşan önemli birer problemler haline geldi.
Cerrahi maske olarak bilinen ve genel anlamda kullanımı operasyon süresince olan maskeler hızla günlük hayatımızın bir parçası olmaya devam ediyor. Uzun süreli kullanım sağlanması ile insanlar ve nefes alamayan cildimiz de çeşitli problemlerle karşılaşıyor.
Uzun süre ve yanlış kullanılan maskeler ciltte kızarıklık belirtilerinden egzamaya kadar birçok farklı problemle birlikte karşımıza çıkıyor.
Yanlış ve uzun süreli kullanım sağlanan maskeler ile birlikte cildimiz de tahrişe açık hale geliyor ve birçok hastalık için çok daha hassas oluyor.
Burun kısmındaki ince tellerle burnun üzerinden yüzümüze tamamen kapanan ve hava geçirgenliği en aza indirilen maske çeşitleri ile burun üstü, göz altı ve boyun bölgesi gibi ince tabakalardan oluşan bölgeler için en büyük belirtiler hafif kızarıklıklar gibi kendini gösteriyor. Kullanım sıklığına ve kullanım süresine bağlı olarak değişen bu belirtiler de zamanla kaşıntı, döküntü ve egzama gibi çeşitli cilt problemlerine yol açarak ciddi sonuçlar doğuruyor.
Akne: Maskenin etkisiyle kapalı kalan yüzümüz terlemeye başlar. Özellikle de yağlı cilt yapısında terlemeye bağlı olarak yağ salgısı artar. Bu yağ salgısının gözenekleri doldurması ile de akne ve sivilce gibi cilt problemlerinde artış görülür.
Gül Hastalığı: Rozasea olarak da bilinen bu cilt hastalığı, maske kullanımı ve sıcak havanın etkisi ile birlikte görülmeye başlar. Yüzdeki kızarıklıklar ve damarlanma artışları ile birlikte ilerleyen bu hastalık bir an önce önlem alınmazsa ilerde tedavi edilmesi zor durumlarla karşılaşılabilir.
İsilik: Kapalı kalan yüzümüzün terleme ile birlikte ter bezlerinin tıkanması sonucu ve halk arasında isilik olarak bilinen şeffaf su kesecikleri ya da milia kistleri oluşabilir.
Egzama: Kadınlarda burun kenarları gibi ince deride ve erkeklerde de sakal ve bıyık bölgesinde oluşan kaşıntı, pullanma ve kızarıklıkların ilerlemesi ile yağlı egzama ya da alerjik reaksiyonlar gibi problemlerle karşılaşılabilir.
Renk değişimleri: Özellikle güneşli havalarda maske ile kapalı kalan alanların güneş görmemesi ile açık kalan bölgelerle arasında bir renk farklılığı görülebilir. Uzun süre havasız kalan ciltlerde de cilt tonunun hafif koyulaştığı fark edilebilir.
Maske kullanmak zorunda kaldığımız bu süreçlerde maskenin oluşturduğu baskıyı en aza indirebilmek için cildimize çok daha özenli davranılmalıdır. Gerekli temizliği cilt türüne göre yapmalı ve cildin kaybettiği nemi geri kazanması sağlanmalıdır.
Rutin temizlik ve bakım ürünlerine ek olarak doğru bir temizleyiciye ve yağ bazlı olmayan nemlendiricileri tercih etmeye dikkat edilmelidir.
Maskenin zarar verdiği bölgeler için bariyer bazlı kremleri tercih edilmeli ve maske etkisini de en aza indirmek için olası tüm faktörleri göz önünde bulundurulmalıdır.
Maske kullanımının hasar verdiği bölgelerde görülen kırmızı renkli irin dolu sivilceler, derideki pullanma, akne, renk değişimleri ve kaşıntı ile oluşan kızarıklık gibi belirtiler cildimizin alarm vermeye başladığının ciddi göstergeleri olarak kabul edilebilir. Bu süreçte bu ve benzeri şekillerde meydana gelen tüm cilt problemleri için mutlaka uzman desteği almalı ve dermatologlar tarafından hazırlanan bir tedavi sürecini tercih edilmelidir.
Kullanılan temizleyici ve nemlendirici gibi kişisel bakım ürünlerinin içeriklerine de dikkat etmeli ve sert temizleyiciler yerine yumuşak cilt soyucuları tercih edilmelidir.
Bu anlamda kişisel bakım ürünlerinin içerisinde bulunan pantenol, allantoin, seramitler, lavanta yağı gibi içerikleri tercih edebilir ve doğru bir maske kullanımı ve doğru bakım ürünleri ile cildinizi en sağlıklı şekilde korunmalıdır.
The post MASKE KULLANIMININ CİLDİMİZE ETKİLERİ appeared first on Lotus Dermatoloji.
]]>The post CİLT SARKMASINA KARŞI MUCİZEVİ ÇÖZÜM: MEZOLIFT appeared first on Lotus Dermatoloji.
]]>Bu hafta, zamana meydan okuyan her kadın için mucizevi bir çözüm olan mezoterapi ile neler yapabileceğimize bir bakalım ve bu mucizevi karışımın özelliklerini inceleyelim.
Her kadın cildinin parlamasını, sıkı görünmesini ve esnekliğini kaybetmeden yumuşak ve güçlü olmasını ister. Ancak çeşitli faktörler o sıkı ve parlak görüntünün kaybolmasına neden olur. Cilt sarkmalarının nedenlerini incelemek istersek;
Tüm bu sebepler ve kişiye özel diğer sebepler cildimiz üzerinde inanılmaz bir etki bırakırlar. Bu etkilerin en büyük yansıması da cilt sarkmaları şeklinde olabilir. Peki bu soruna nasıl çözüm bulabiliriz?
Mezolift, son yıllarda tüm dünyanın dikkatlerini üzerinde çeken mucizevi bir çözüm olarak karşımıza çıkar. Genellikle bir karışım halinde derinin orta tabakasına enjekte edilen vitamin, mineral ve amino asitler ve enzimler olarak bilinir. Hazırlanan karışım mikroenjeksiyon ile cilde enjekte edilir.
Mezoterapi olarak da bilinen bu uygulama dolgunluğunu kaybeden cildin sıkılaşmasını ve elastikiyetini kazanmasını sağlar. Cilt kırışıklıkları ve sarkmaları adına bilinen en etkili yöntemler arasında yer alan mezoterapi ile en güçlü anti-aging uygulamasını tercih edebilirsiniz.
Arzu ettiğiniz dolgun, sıkı, parlak ve canlı bir cilt için uygulanan bu karışımın ne olduğuna ve hangi bileşenlerin karışımlarından oluştuğuna bir bakalım.
Mezoterapi için uygulanan bileşenlerin kişiden kişiye değiştiğini aktararak karşımda kullanılan malzemelere bir bakalım. Standart bir formülü olmayan bu karışım cildin ihtiyaçlarına göre değişebilir ve bu durumda uzman doktorların yorumlarını mutlaka dikkate almalısınız.
Bu mucizevi uygulama sayesinde sadece cilt sarkmaları değil birçok konuda cildiniz için en güzel adımları atabilir ve cildinizdeki efsanevi farkı gözle görülür bir şekilde hissedebilirsiniz. Hadi gelin hangi durumlarda mezoterapi uygulayabileceğimiz bir bakalım.
Kırışıklıklarından kurtulmuş, aydınlık, sıkı ve pürüzsüz bir cilde sahip olmak isterseniz sizin için en uygun mezoterapi karışımına uzmanlarımız sayesinde sahip olabilir ve en doğru uygulamalarla en kısa zamanda arzu ettiğiniz görünüme kavuşabilirsiniz.
The post CİLT SARKMASINA KARŞI MUCİZEVİ ÇÖZÜM: MEZOLIFT appeared first on Lotus Dermatoloji.
]]>The post CİLT BAKIMINI DOGRU YAPIYOR MUYUZ? appeared first on Lotus Dermatoloji.
]]>Bu hafta herkesin bildiği cilt bakımı süreçlerinin üzerinden geçelim ve çok daha kaliteli bir cilt bakımı için dikkat edilmesi gerekenleri gözden geçirelim.
Tüm gün boyunca yorulan ve çeşitli faktörlere maruz kalan cildimiz zamanın da etkisiyle eski formunu kaybedebilir. Çok daha sağlıklı ve parlak görünen bir cilt için cildin ihtiyaçlarını yorumlamak ve doğru teknikleri uygulamak son derece önemlidir. Bu nedenle öncelikle “Cilt bakımı nedir?” sorusunun cevabını vermeye çalışabiliriz.
Cilt bakımı, cildin doğru bir şekilde temizlenmesi, dinlenmesi ve nemlendirilmesi işlemi olarak bilinir. Yıpranan, yorulan, yaşlanmayla beraber elastikiyetini kaybeden ve renk değişikliklerine maruz kalan bir cilt için de herkesin önerdiği yöntemleri uygularken dikkatli davranmak gerekir.
Cilt bakımının temel özellikleri arasında öncelikle cildin sağlığını koruması ve cilt tipine uygun olan cilt bakım malzemelerinin kullanılması bulunur.
Zamanla çeşitli faktörlerle meydana gelen cilt problemlerinin bıraktığı hasarı en aza indirmek ve yaşlanmanın etkilerini de olabildiğince azaltabilmek için düzenli olarak cilt bakımı yapılması beklenir.
Cilt bakımı yalnızca kişisel bakım malzemelerinin kullanılması ile ilgili değildir. Çok faktörlü bir etkilenme alanı olan cildimiz için öncelikle düzenli beslenme alışkanlıkları edinmeli ve düzenli spor rutinlerini hayatımıza almalıyız.
Hadi gelin doğru bir cilt bakımı için olmazsa olmazlarımıza bir bakalım.
Her bir insan kendi içinde özel ve değerlidir. Kişilik özelliklerimiz, fiziksel özelliklerimiz ve biyolojik yatkınlıklarımız ne kadar farklı ve her birimiz için ayrı ayrı önemli ise cildimiz de birbirimizden farklı olacak ve bizi biz yapan diğer özelliklerin arasında yerini alacaktır. Bu nedenle cildimiz için yapacağımız uygulamaların da kişiye uygun olması çok önemli bir faktör olarak karşımıza çıkar.
Cilt tipinin belirlenmesi ve cildin ihtiyaç duyduğu bakımın sağlanması için gerekli olan cilt bakımı özellikleri arasında doğru temizleme ve arındırma ürünleri, detox ürünleri ve nemlendiriciler yer alır.
Uzmanların teşhisi ve yorumları da dikkate alınarak cildin ihtiyaç duyduğu bakımın sağlanması ve bu işlemlerin düzenli bir şekilde yapılması ile cildin çok daha sağlıklı ve bakımlı görünmesini sağlayabiliriz.
Doğru bir cilt bakımının ilk adımı olan uzman görüşlerini aldıktan sonra ve tavsiyelerine uyduktan sonra cildinizin sağlıklı görünmemesi için hiçbir neden kalmaz.
Cilt tipinizi belirlemeden ve uzmanların görüşlerini almadan cildinizi desteklediğinizi düşündüğünüz uygulamalarla cildinizde beklenmedik etkiler yaratabilirsiniz.
Bu etkiler arasında görebileceğiniz değişiklikleri ise şöyle sıralayabiliriz.
Bu olumsuzlukları gidermeye çalışmak için yaptığınız kişisel bakım çalışmalarının doğru uygulanmaması halinde bu problemlerin devam ettiğini ya da arttığını görebilirsiniz.
Cildinize daha iyi bakmak, estetik anlamda arzu ettiğiniz görünüme kavuşmak ve mental olarak kendinizi çok daha güçlü hissetmek için cilt bakımı hakkında uzman görüşlerini almalı ve rutinlerinizi mümkün olduğunda aksatmadan devam ettirmelisiniz.
Her türlü sorunuzu en doğru şekilde cevaplandırmak isterseniz kliniğimizi ziyaret edebilir ya da iletişim bilgilerimizden bize ulaşabilirsiniz.
The post CİLT BAKIMINI DOGRU YAPIYOR MUYUZ? appeared first on Lotus Dermatoloji.
]]>The post BOYUN VE DEKOLTE BÖLGELERİ ÇİZGİLERİNE SON appeared first on Lotus Dermatoloji.
]]>Birçok kadın için en çok dikkat edilen ve kişisel bakım sıralamasında başta gelen bölgelerden biri de boyun ve dekolte bölgesidir. Yüzümüz mizacımızı belirleyen en önemli bölge olsa da çok daha estetik görünmek için yüz bölgesi ile boyun ve dekolte bölgesini de dikkate alırız.
Kadın erkek her birey için kişisel bakım sürecinde en önemli konu, çeşitli faktörlerle meydana gelen cilt kırışıklıkları ile mücadele etmektir. Her birey cildinin genç ve sağlıklı görünmesini arzu eder. Ancak cildimiz zamana karşı koyamaz ve çeşitli faktörlerin de etkisiyle cildimizde bazı değişiklikler gözleriz. Bu değişikliklerin başında ise yaşlanmaya bağlı değişiklikler, yanlış kişisel bakım uygulamaları ile çeşitli fiziki etkiler sonucu oluşan değişiklikler gelir.
Yaşın getirdiği etkilerle ya da çevresel faktörlerle derideki kollajenin azalması ve cildin elastikiyetini kaybetmesi ile oluşan çizgiler kırışıklık şeklinde ifade edilebilir.
İnce çizgiler ya da derin kırışıklıklar genellikle vücudumuzun hemen her yerinde görülebilir. Ancak bu anlamda yüz ve eller en çok bakımı sağlanan bölge olmasına rağmen boyun ve dekolte bölgesi en az bakım yapılan bölgeler arasında yer alabilir.
Bu bağlamda, bu hafta boyun ve dekolte bölgesi için oluşan kırışıklıkların nedenlerine ve neler yapabileceğimize birlikte bakalım, hangi tedavi yöntemlerini uygulayabiliriz birlikte inceleyelim.
Cildimizdeki ince çizgiler ve derin kırışıkların oluşması için birden fazla faktör etkilidir. Bu faktörlerin etkisi kişiden kişiye değişebilir. Bu faktörler arasında hem iç faktörleri hem de çevresel faktörleri değerlendirebilirsiniz.
Genel olarak kırışıklıklara neden olan faktörleri incelesekte, boyun bölgesi için kırışıklık oluşumunu etkileyen spesifik etkenlere de değinmeliyiz.
Boyun bölgesindeki çizgiler genellikle yatay ve derin çizgiler olarak bilinir. Bu çizgilerin oluşmasında başlıca etken ise oturur pozisyonda iken kitap, bilgisayar gibi uğraşlara eğilme biçimi önemlidir. Bu gibi eylemler için genellikle baş ve gövde arasında sıkışan ve uzun süre aynı pozisyonda oturmanın da etkisi ile giderek derinleşen boyun çizgilerinin arttığını görebilirsiniz.
Cildin katlanmasının yanı sıra genellikle kırışıklıkların oluşmasına etki eden faktörlerin de etkili olması ve bu bölgeye uygulanan kişisel bakımın da diğer bölgelere kıyasla daha az olması bu bölgenin kırışıklıklarının artmasını etkileyen faktörler arasında değerlendirebiliriz.
Boyun bölgesi tedavisi için uygulanan Dolgu, Nefertiti Botoks, PRP, Mezoterapi, Altın İğne gibi tedavi çeşitlerini kliniğimizde uyguluyoruz.
Bu yöntemler arasında kendiniz için en uygun yöntemlere karar verebilmek ve uygulama yöntemleri hakkında detaylı bilgi almak ve fiyat bilgisi almak için gönül rahatlığı ile bizimle iletişime geçebilirsiniz.
The post BOYUN VE DEKOLTE BÖLGELERİ ÇİZGİLERİNE SON appeared first on Lotus Dermatoloji.
]]>The post AMELİYATSIZ VARİS TEDAVİSİ appeared first on Lotus Dermatoloji.
]]>Elbise ya da etek giymeyi seven kadınlar için genellikle bacaklarda oluşan ve görünüm itibariyle cildin altındaki damarların daha belirgin hale gelmesi ile oluşan varis, her kadın için korkulu bir rüyadır.
Bu hafta varis denilen bu görüntünün sebeplerini birlikte inceleyelim ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi edinelim mi?
Varis, cildin hemen altındaki toplardamarların genişlemesi ile görünür hale gelen bir sağlık sorunudur. Genellikle bacaklarda görülür ve toplumda sıklıkla görülen bir rahatsızlık olarak bilinir. Erkeklere oranla kadınlarda 4 kat daha fazla görülen varisin görülme olasılığı da yaş ilerledikçe artar.
Toplardamarlar, bacaklarda oksijenini kaybetmiş kanın akciğerlere taşınmasını sağlayan damarlardır. Bu işlem sırasında, damarların genişlemesi ve kanın aşağıya değil yukarıya doğru hareket etmesini sağlayan kan kapaklarının da kanı yukarıya doğru gönderememesi sonucu kan damar içinde birikir.
Kapakların kanı yukarıya itememesi ve yer çekiminin de etkisiyle kanın aşağıda birikmesi ile birlikte varis oluşur, zamanla cildin dışından görünür hale gelir ve birçok insanın yaşam standartlarını düşürür.
Toplardamarın deri altında mavi renkli ve kıvrımlı görünmesi varisin en belirgin özellikleri arasındadır. Hastalığın başlangıcında damarın genişlemesi ile birlikte şişlikler görülebilir ve ilerleyen safhalarda ise damarlar daha görünür hale gelir.
Yaşam standartları açısından değerlendirildiğinde de varis şikayeti ile gelen hastaların çoğunda ağrı, mor şişlikler ve kızarıklık, kaşınma ve bacaklarda uyuşma gibi şikayetler gözlenmiştir.
Birden fazla sebeple birlikte görülebilen bir hastalık olan varis, genellikle uzun süre ayakta kalmak ile bağlantılı görünür. Hamilelik, aşırı kilo hali, doğum kontrol ilaçları ya da hormon tedavileri gibi sebepler de varis oluşumunun sebepleri arasında yer alır.
Varise sebep olan etkenlerden korunmak ve varis oluşumunu en aza indirmek için aşağıdaki maddelere dikkat edebilirsiniz.
Düzenli ve dengeli beslenerek ideal kiloya ulaşmaya çalışmalı,
Düzenli egzersizler yaparak sağlıklı ve fit görünmeyi hedeflemeli,
Çalışma hayatınızda uzun süre ayakta ya da oturarak çalışmaktan kaçınmalı,
Çok dar kıyafetlerden kaçınmalı,
Bacak bacak üstüne atarak oturmayı tercih ediyorsanız bacaklarınızı sık sık değiştirmeli,
Uzun süre yüksek topuklu ayakkabı giymekten kaçınmalı,
Zaman zaman bacaklarınıza masaj yapmalı,
Eğer ayakta çalışmak durumundaysanız ya da genetik olarak yatkınlığınız varsa varis çorabı çeşitlerini değerlendirmelisiniz.
Varisler en genel itibariyle üçe ayrılırlar.
Kılcal damar varisleri: Kılcal damarların çatlaması ile oluşan ve kırmızı-mor renkli varis çeşididir. Hormon tedavisi gören kadınlarda ya da gebelik sonrası annelerde sıklıkla görülen ve örümcek ağına benzeyen bir görüntü ile bilinir. Genellikle şişlik yapmazlar ve çağları 1-2 mm’yi geçmez.
Retiküler varisler: Ayak bileği çevresi ya da diz arkasında görülen mavi renkli varis çeşididir.
Toplardamar varisleri: Kabarık ve yeşilimsi bir görüntü ile beliren ve toplardamar kapaklarının yeterli çalışmamasının en büyük belirtisi olan varis çeşididir.
En geleneksel yöntem olarak bilinen varisli damarın çıkarılması işleminin yanı sıra gelişen modern tıp sayesinde her üç varis çeşidi için de ameliyatsız uygulamaları tercih edebilirsiniz.
Modern yöntemler arasında bulunan ve estetik açıdan çok daha başarılı sonuçlar alınan varis tedavisi yöntemleri arasında lazer uygulamaları vardır.
Cilt sorunlarının çeşidi ve boyutuna göre farklı dalgalarla uygulanan lazer yöntemleri arasında bulunan ND-Yag Lazer tedavisi ile sağlıklı ve formda bacaklar elde edebilir, estetik açıdan da arzu ettiğiniz görünüme kavuşabilirsiniz.
Modern tıpta yüzeysel varis tedavilerinde en sık kullanılan yöntem olan ND-Yag lazer tedavisi için kliniğimizden bilgi alabilir ve arzu ettiğiniz görünüme kavuşmak için gönül rahatlığı ile kendinizi uzman doktorlarımızın ellerine bırakabilirsiniz.
İnce kılcal damarlarda oluşan varislerin tedavisi için uygulanan bu yöntem sayesinde kısa sürede günlük hayatınıza tekrar dönebilirsiniz.
Kişinin sağlık durumuna ve varisin seviyesine göre 1-4 seans arası sonuç alabilir ve Lotus Dermatoloji‘de bıçak altına yatmadan varislerinizden kurtulabilirsiniz.
The post AMELİYATSIZ VARİS TEDAVİSİ appeared first on Lotus Dermatoloji.
]]>The post EGZEMA VAKALARI NEDEN ARTIYOR? appeared first on Lotus Dermatoloji.
]]>Peki bu deri hastalığının nedenleri, belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir?
Bu hafta konumuz bu aylarda çoğunlukla artan “Egzema” hastalığı. Gelin hep birlikte inceleyelim.
Cildin farklı bölümlerinde görülen ve kronik bir deri rahatsızlığı olarak bilinen egzama, cildin pullu bir görünümle kabarmasına ve kaşınmasına neden olur. Genellikle iltihap şeklinde oluşan bu kabarcıklar birey için dayanılmaz kaşıntı hissi yaratır. Cildin zamanla çatlayarak mikroorganizma girişlerine izin vermesi de hastalığın giderek büyümesine ve şiddetinin artmasına neden olabilir.
Egzama vücudun farklı bölümlerinde görülebilen bir deri rahatsızlığı olarak bilinir. Bu anldam el ve yüz bölgesi, saç derisi, kol ve bacaklar, dirsekler ve kalça gibi birçok alanda görülebilir.
Tıp dünyasında atopik dermatit olarak bilinen egzama, ciltte kuruluk ve kaşıntıya sebep olan bir deri hastalığıdır. Cildin kuru olması ve kaşıntıya sebep olması zamanla cilt üzerinde yara şeklinde kabarmalara sebep olabilir. Kronik bir cilt hastalığı olarak bilinen egzama, vücudun farklı bölümlerinde görülebilir.
İç ya da dış faktörlere bağlı olarak ortaya çıkabilen bir deri hastalığı olan egzamaya sebep olan dış faktörler arasında deterjan ve parfüm gibi kimyasal maddeler ya da kullanılan kalitesiz kıyafet ya da ayakkabılar değerlendirilebilir.
İç faktörler ise stres ve dolaşım yolu sorunları, aşırı titizlik gibi sebepleri değerlendirebilirsiniz. Ayrıca genetik faktörlerin ev alerjen sebeplerin de etkili olduğunu hatırlayabilirsiniz.
Egzema Belirtileri Nelerdir?
Egzemanın yaygın belirtileri arasında,
Oluşum nedenlerine ve oluşum biçimlerine bağlı olarak egzama çeşitlerini inceleyelim ve doğru tedavi yöntemlerine birlikte bakalım. Oluştukları bölge ve oluşum biçimlerine göre farklılık gösteren egzama çeşitlerini el egzaması, atopik egzama, kontakt egzama, seboreik egzama, numuler egzama, asteatotik egzama ve stres egzaması olarak sıralayabiliriz.
Vücudun farklı bölümlerinde oluşan ve oluşum biçimlerine göre farklılık gösteren bu egzama çeşitleri mevsimsel olarak artış gösteren, farklı yaş gruplarında görülebilen ve kimyasal maddelere maruz kalma oranı ile değişen belirtilerle görülebilirler.
Cildinizdeki belirtilere bağlı olarak şüphelerinizi ortadan kaldırmak ve en güvenilir kaynaklardan yararlanmak isterseniz Lotus Dermatoloji kliniğini ziyaret edebilir ve uzman doktorlarımız eşliğinde en uygun tedavi yöntemlerine başvurabilirsiniz.
Cilt yüzeyinde karşı konulamaz bir kaşıntı hissi oluşturan ve egzamanın bilinen kesin bir tedavi yöntemi yoktur. Ancak belirtilerin etkilerinin azaltılması için çeşitli tedavi yöntemleri uygulanabilir ve sürecin en hafif şekilde atlatılması amaçlanabilir.
Kronik bir deri rahatsızlığı olduğu bilinen egzama tekrarlayabilir ve farklı sebeplerle de ciltte görülmeye başlanabilir. Dolayısıyla bu sürece sebep olan nedenleri ortadan kaldırarak ve doktorlarınızın verdiği talimatları uygulayarak bu süreci çok daha hafif bir şekilde atlatabilirsiniz.
Bu süreçleri tekrar tekrar yaşamamak için alerji testi yaptırabilir ve cildinizin neye tepki gösterdiğini tespit edebilirsiniz. Bu sebepleri ortadan kaldırabilir ya da teması azaltabilirsiniz.
Doktorunuzun kuruluğu azaltmak için önerdiği nemlendiricileri ya da kaşıntıyı azaltmak için tavsiye ettiği antihistaminik krem ve jelleri kullanabilirsiniz. Ayrıca tedavi sürecinde cildin tepki göstermesini azaltması için kortikosteroid içerikli tedavileri tercih edebilirsiniz.
Alerjen tepkiniz varsa bu ortamlardan uzak durmalı ya da besinleri tüketmemelisiniz. Ayrıca bol bol su tüketmeli ve mümkün olan en iyi şekilde sağlıklı beslenmeye çalışmalısınız.
Tedavi süreci boyunca cildinizi kaşımamaya özen göstermelisiniz. Yara haline dönüşebilen egzama çeşitleri için cildinizi kaşımanız halinde cilt üzerinde lekelenmelere sebep olabilirsiniz.
Cildinizde oluşan lekelenme gibi problemler için de tedavi sonrasında kliniğimizden yardım alabilir ve arzu ettiğiniz estetik görünüme kavuşabilirsiniz.
The post EGZEMA VAKALARI NEDEN ARTIYOR? appeared first on Lotus Dermatoloji.
]]>The post GÖZ ALTI MORLUKLARINIZ GİTSİN appeared first on Lotus Dermatoloji.
]]>Bu hafta öncelikle göz altı morluklarına neden olan faktörleri sonrasında ise yüzünüzdeki berrak görünümün sağlanmasındaki en önemli faktörlerden biri olan göz altı morluklarının tedavi yöntemlerini inceleyelim.
Alt göz kapaklarının koyu renge bürünmesi ve koyu halkalarla çevrelenmesi ile bilinen göz altı morlukları, her yaştan birey için görülebilecek bir problem olarak karşımıza çıkar.
Çok daha yaşlı, yorgun ve kötü bir görünüme neden olan göz altı morlukları ile aynadaki görünümünüzden memnun olmayabilirsiniz. Peki, göz altı renginin koyulaşmasına ve göz altı morluklarına neden olan sebepler nelerdir?
Genetik: Göz rengi gibi aileden gelen kalıtsal özellikler nedeniyle daha belirgin göz altı morluklarına sahip olabilirsiniz. Cilt rengi ve yapısı kalıtsal özellikler arasında yer alır ve göz altındaki deri, diğer bölgelerdeki cilt yapısına göre daha incedir. Kan damarlarının ince göz altı derisinin altında kırmızı ya da mavi gibi görünmesi de genetik özellikler arasında yer alır.
Yaş: Göz altı morlukları kalıtsal olabileceği gibi yaşlanmaya bağlı olarak da görülebilir. Yaşlanmaya bağlı olan göz altı morlukları en yaygın görülen sebeplerden biridir. Doğal yaşlanma süreci itibariyle cilt incelip esnekliğini kaybedebilir. Ciltte eksilen kollajen miktarı göz altındaki alanın daha koyu görünmesine sebep olabilir.
Uykusuzluk: Yetersiz ve verimsiz uyuma sonucu göz altında oluşan morluklar cildin soluk ve cansız görünmesine neden olan en büyük etkenler arasında yer alır. Uykusuzluk, sadece göz altı renginin daha koyu görünmesine değil aynı zamanda gözlerin çok daha şiş ve yorgun görünmesine de sebep olabilir.
Yorgunluk: Elektronik cihazların fazla kullanılması ve tüm gün bilgisayara başında geçirilen zaman sonucu da gözlerinizdeki koyu rengin ortaya çıktığını görebilirsiniz. Elektronik cihazlara bakmak için genişleyen kan damarlarının neden olduğu bu görünüm için cihazla aranıza doğru bir mesafe koymalı ve mümkünse filtreli gözlükler tercih etmelisiniz.
Hiperpigmentasyon: Vücudumuzda melanin adı verilen madde cilde rengini veren madde olabilir bilinir. Vücudun gereğinden fazla melanin üretmesi de deride renk değişikliklerine neden olur. Genetik faktörler, yanlış kullanılan kişisel bakım ürünleri ve hormonal değişikliklerin neden olduğu melanin yükselmesi ile göz altında renk değişiklikleri izleyebilirsiniz.
Hamilelik ve Regl Dönemi: Kadınlarda hormonal değişikliklerin yaşandığı en önemli dönemler hamilelik ve regl dönemleri olarak bilinir. Bu dönemlerde kadınlarda cilt rengi soluklaşması ile göz altı bölgesinin daha solgun görünmesi ortaya çıkar.
Dehidrasyon: Cildin sağlıklı görünmesi için gerekli olan en önemli faktörlerden biri de bol sıvı tüketimi olarak bilinir. Her insanın yaş, boy ve kilosuna göre değişen sıvı ihtiyacı bulunur. Vücudun sıvısız kalması ise ciltte renk değişikliklerine yol açabilir. Çökmüş görünen cansız gözler, koyu renk görünen göz çevresine neden olan az sıvı tüketimi aynı zamanda insan sağlığı için de sorunlara yol açabilir.
Güneşe Maruz Kalmak: Vücuttaki melanin üretilmesinin en büyük sebeplerinden biri olarak bilinen güneş ışınları göz çevresindeki ince derinin de koyu görünmesine sebep olur. Göz çevresi için uygun olan güneş kremleri kullanarak ve güneş gözlüğü kullanarak bu tür problemleri en aza indirebilirsiniz.
Sağlıksız Yaşam Tarzı: Düzensiz ve sağlıksız beslenme, alkol ve sigara tüketimi gibi birçok etken cildimiz için en önemli etkenlerden biri olarak bilinir. Sağlıklı beslenme, verimli ve düzenli uyku, günlük spor programı ve stres yönetimi ile cildinizin çok daha parlak ve canlı görünmesini sağlayabilirsiniz.
Peki tüm bu olanlar için çaresiz beklemeli miyiz? Yüzümüzdeki en önemli bölgelerden biri olarak bilinen göz çevresi için sağlıklı ve canlı bir görünüm elde edebilmek adına yapılabilecek işlemler nelerdir?
Göz Altı Işık Dolgusu: Alt göz kapağı problemleri için uygulanan en yeni yöntemlerden biri olarak bilinen göz altı ışık dolgusu yöntemi ile cildin ihtiyacı olan nemi ve canlılığı kazandırabilir ve çok daha berrak bir göz çevresine sahip olabilirsiniz.
Mezoterapi: Lekeli, yorgun, mat ve sarkmış cilt tedavileri için uygulanan bu yöntemle yanak, alın, göz kenarları, ağız kenarı, çene bölgesi ve boyun bölgesi için gerekli olan estetik görünümü kazanabilirsiniz.
Lazer: Cilt gençleştirme işlemlerinde, leke tedavisinde ve çeşitli cilt hastalıklarının tedavisinde kullanılan lazer tedavi yöntemleri ile göz altı morluklarının da üstesinden gelebilirsiniz.
Altın İğne: Cilt kırışıklıkları, lekelenmeler ve cilt deformasyonları için kullanılan yöntemlerden biri olan altın iğne tedavisi ile fraksiyonel radyo frekans uygulamasını deneyebilirsiniz. Cildin sağlıklı, parlak ve berrak görünmesi için etkili olan yöntemlerden biri olan altın iğne ile göz altı morluklarını azaltabilirsiniz.
Microneedle Patch: Göz çevresine nem sağlayan etkili yöntemlerden biri olarak bilinen microneedle patch yöntemi içeriğinde mikro iğne bantları ve kremleri ile göz çevresindeki kan akışını hızlandırabilir ve canlı bir görünüm elde edebilirsiniz. Kremlerin mikro iğneler yardımıyla yayılmasını sağlayan bu yöntemle hızlı ve etkili sonuç alabilirsiniz.
Kliniğimize gelerek size özel yöntemleri son teknoloji ile buluşturan uzmanlarımız tarafından gerekli olan bilgileri alabilir ve yapılacak işlemlerle bambaşka bir sizle tanışabilirsiniz.
The post GÖZ ALTI MORLUKLARINIZ GİTSİN appeared first on Lotus Dermatoloji.
]]>